SİYASET-TOPLUM İLİŞKİSİ VE BOZCAADA

•          Hırsızlık,

•          Yolsuzluk,

•          Değer erozyonu,

•          Ahlaksızlık,

•          Çevre kirliği,

•          Çarpık kentleşme,

•          Eğitim sistemindeki bozukluklar, daha da saymak, listeyi uzatmak mümkün.

Suçlu kim? Biz değiliz. Kim o zaman? Yanıt: Siyasetçiler. Bütün günah onların… Politikacılar bu memleketi bu hale getirdi. Bu cevap herkesi kendince rahatlatıyor. Ben yapmadım, suçlu onlar…

Oysa siyaset bir neden değildir, toplumsal yaşamın dinamiklerinin bir sonucudur. Toplumsal yapının temel dinamiklerine göre şekillenir, kendine nasıl bir yaşam alanı buluyorsa ona göre şekil alır.

Ülkemizde son günlerde -bana göre son yıllarda- yaşanan rezaletlerin tüm sorumluluğunu hükümetin başındaki AKP’ye kesip bir kenara çekilmek çözüm olabilir mi? Daha eskilere gitmiyorum… Tüm bu tanık olduğumuz kepazelikler seksenli yılların başlarından beri pompalanan KÖŞE DÖNMECİ anlayıştan beslenmediğini söyleyebilir miyiz? Uzatmayalım. Siyaset toplumu belirlemez; toplum siyaseti belirler. Talancı, köşe dönmeci ve emek vermeden kazanma arzusu toplumda geçer akçe ise siyaset de buna cevap verir.

Biz gelelim Adamıza…

Adamız nasıl bir siyaset belirleyecek? Bozcaada toplumsal dinamikleri kendine nasıl bir siyasal iklimi oluşturacaklar. Çünkü ülke geneli için ifade etmeye çalıştığımız siyaset kuralı Bozcaada için de geçerlidir.

İçinde bulunan altın yumurtaları almak için, altın yumurtlayan tavuğunu kesen adam gibi mi davranacak; yoksa elindeki değerin farkına varıp onu koruyup gelecek nesillere aktarabilecek mi? Adalılar bu iki akıldan hangisini belirleyecekler. Ülke genelinde yaygın olan talancı, yok edici, kısa zamanda köşeyi dönmeci anlayış mı; yoksa kendini adanın sahibi gibi değil de bir parçası gibi gören anlayışın ortaya çıkardığı siyaset mi galip gelecek.

Bence adamızda her iki politikanın da müşterisi var. Alalım, satalım, sökelim, yıkalım, yok edelim fark etmez, eğer para kazanacaksak; bu yaptığımız doğrudur diyenlerimiz aramızda yaşıyor.

•         Eğer bir insan, az bir emekle hayalini bile kuramayacağı kazançlar elde ediyorsa burada bir tehlike var demektir.

•          Sanatla ilgilenmek, okumak, görgüsünü arttırmak, eğitimli olmak toplumda bir yer edinmek için bir ihtiyaç olarak görülmüyorsa ciddi bir eksiklik var demektir.

•          İnsanların önemli bir kısmının gözü sürekli komşusunun kazancının üstündeyse ve bir birini şikâyet etme günlük yaşamın normali haline gelmişse orada dayanışmadan bahsedemeyiz.

İtiraf etmeliyiz ki bu anlayış ada halkı içinde yok değildir.

Ancak gözlemlerim odur ki; adamızdaki toplum kesimleri içinde adaya sahip çıkma fikri hiç de azımsanmayacak derecede güçlüdür. Adanın kültürü, ekolojisi, mimarisi, tarihsel altyapısı ve tüm değerleriyle barışık insanların temsil ettikleri anlayışın, ben hâkim olacağını düşünüyorum. Buna içtenlikle inanıyorum. Bunun ahlaki bir sorumluluk olmanın ötesinde, kaçınılmaz bir zorunluluk olduğunu görüyorum.

Aksi halde Adalılar yanlış gidecek hiç bir şeyin sorumluluğunu kendilerini yönetenlerde aramamalıdır. Yönetimdeki tüm olumlu ve olumsuzluklar sadece halkın sorumluluğundadır. Kimse bu sorumluluktan kaçamaz.

Bozcaada’nın toplumsal kodlarının üreteceği siyasetin her yerden daha farklı, elit, ilkeli, akılcı olması gerektiği ortadadır.

muharrem_y@yahoo.com