İnsan, hayatta değer bilmeyi en çok bir şeyler kaybettikten sonra öğreniyor. Soyut ya da somut, ne kaybettiğiniz değil kaybettiğinizin size neler kattığı daha elzem hale gelmeye başlıyor bir süre sonra. Düşünmek, sormak, sorgulamak, cevapları dahi çoğunlukla soru işaretleri ile biten sorular üretmek zihninizin başat enstrümanları haline geliyor.
Bu yazıyı taslak halinden çıkarıp yeniden ele aldığım tarihten bir gün önce, sevgili Mustafa Dermanlı ile birlikte birkaç saatliğine Bozcaada’daydık. Eşi dostu gördük, olabildiğince hasret giderdik, biraz nabız yokladık.
Bu noktadan sonra kendi adıma konuşacağım.
Başta konuştuğum, “nasıl gidiyor sezon?” diye sorduğum insanların yüzünde “adayı kaybediyoruz” ifadesini, seslerinde endişesini fark ettim. Uzun zaman önce çökmüş ve gitmek bilmeyen bir karamsarlık hali vardı etrafta. Hiç alışık olmadığım bir durum.
Çözüm üretmesi beklenen insanlarsa, gördüğüm ve başta sosyal medya olmak üzere çeşitli iletişim kanallarından takip ettiğim kadarıyla, şu an Bozcaada’da yakın zamanda düzenlenmesi beklenen bir festivale daha çok kafa yorar durumdalar. Söz konusu festivale karşı, düzenlenmesi planlanan yer nedeniyle çok ciddi bir muhalefet mevcuttu.
Velhasıl kelam; geçtiğimiz günlerde yerel yönetim, organizasyon yetkilileri ve ilgililerin ortak girişimi ile festivalin yapılacağı yer değişti. Şimdilik ilgili çoğunluğun kanısı “Yine Bozcaada kazandı” şeklinde.
Gelişmeleri ve neticeleri yakından takip etmeye devam edeceğim. Umarım sürecin sonunda faydalı ve olumlu haberler/yorumlar okuruz.
Bu yazı Mendirek dergisinin 20. sayısında yer almıştır.