Yine ıssız ve kabuğuna çekilmiş Bozcaada günleri yaşadığımız şu pandemili günlerde, son zamanlarda gördüğümüz ve okuduğumuz vefat haberlerinde, belki de ismini duymadığınız veya gıyaben bildiğiniz vefat haberlerini sıklıkla duyar olduk. Özellikle son yıllarda yapılan adalı, İstanbullu, Ankaralı, Bursalı vb tartışmalarında biraz gerilere gitmekte fayda görüyorum. Unuttuklarım veya aklıma gelmeyen diğer ebediyete göç etmiş olanlara rahmet diliyorum.
Bozcaada’nın 60’lı, 70’li yıllarına ait yaşam kesitlerine elimizden geldiğince yazılarımızda yer verdik. Görsel resimlerde ise sevgili abimiz Ali Erdinç sosyal medyadan paylaştığı o döneme ait ada halkının siyah beyaz arşiv fotoğraflarıyla o yıllardan bu yıllara çok başarılı bir eser oluşturmuştur. Öyle ki ben haftada bir iki kez o nostaljik fotoğraflara bakarım, o yılları özlemle anarım. O zamanlar özellikle 70’li yıllarda, adalıların dışarıdan gelenlerle ilk yoğun tanıştığı yıllar, ilk yerleşmelerin de başladığı yıllar... Mesela defalarca yanından geçtiğimiz Doktorlar Sitesi... Zannedersem adanın dokusuna zarar vermeden itina gösterilerek yapılan ilk site. Düşünsenize villalar yapsan bir de büyük otel açalım desen, komple uyanıklık yapıp koyları kapatsan kim ne der sana? STK yok, Telekominikasyon yok, şikayet yok, araba yok araba! Uzaktan fotoğraf çekeyim, şikayetimi yapayım desen muhatap yok. En önemlisi ben buraya geldim uygarlık yoktu diye yukardan bakan egosu yüksek insanlar yok.
Mesela Hilmi Bayındırlı ile eşi Roze (Roman yazarı Ayşe Kulin’in dayısı) ve tanışmaktan mutluluk duyduğum insanlar, İstanbul’un ve Ankara’nın büyük hastanelerinin eşşiz hocaları. Mesela bir havacı Servet albayımız vardı, o kadar çok ada aşığı iki Bozcaada’nın üzerinden yaptığı izinsiz uçuşlarıyla terfi almadan emekli oldu.
Mesela görev adamları vardı. Adaya gelip gitmeyen hatta tayinini buraya isteyen; Ali Hadi Topçuoğlu (Hostes Canan ablanın babası). Mal Müdürü olarak görev yaptığı, bir çok araziyi gerçek sahiplerine ve devlete kazandıran... Öyle ki adadaki bütün yerlerin mahkemelerine tek tek girip adaya kazandıran efsane Mal Müdürü. Düşünsenize kimsenin itiraz etmesine olanak yok, istediği araziyi kendine veya yakınlarına peşkeş çekse, gayrimenkul zengini olurdu. Mesai saatinde rantı yüksek yerleri ihaleye çıkartıp, zengin yan komşuya hava parasıyla satan, mesai saatinde ihalelere giren memurları görüp yaşamış biri olarak, bu insanları gıptayla anmadan geçemeyiz.
Ali Hamdi Topçuoğlu
Mesela 75’li yıllarda kadın Belediye Başkanı Nagehan Akay hanımefendi, gerçekten de bir İstanbul hanımefendisi ve yıllarca adada görev yaptı. Eminim kendisi de o yıllar için aynı düşünceleri paylaşmıştır. Allah uzun ömür versin.
Nagehan Akay
Mesela son kayıplarımızdan İsmet Diler amcamız (Ülke-İlke Diler’in babası). 50 senelik ada mazisi olan bir istanbul beyefendisiydi. Giyim kuşamıyla, kültür birikimiyle... O zamanki en kadim dostları Vasil amca, Simyon amca, Rahmetli Hasan Dönmez ve adanın renkli ismi Kamil Sağlam (Kuryeci Aydener Sağlam’ın babası). Adada aldığı gayrimenkullerin parasını yollayıp tapularını yıllar sonra almış, o kadar adalı ve ada aşığı bir insandı. İstanbul’a giden her adalıyı mutlaka misafir eder, her işini halleder, ondan sonra yolcu ederdi.
İsmet Diler
Bir Tayfur Sanlıman abimiz vardı. Sanatına ve kişiliğine hayran olduğum eşşiz insan, hâlâ o çınar altı muhabbetlerini ve Borazan’daki şakalarını özlemle yad ediyorum.
Tayfur Sanlıman
Mesela bir Babür kaptanımız vardı (Tuğrul Atak’ın dayısı), açık deniz kaptanı ve gemi sahibi. Adalı birçok gencin iş sahibi olmasında, dışarlara açılmasında büyük emeği vardır. Adaya geldiğinde balıkçılar kahvesinde ağ tamiri yapar, tekneyle balığa çıkar, akşamda meyhanede bütün balıkçı arkadaşlarına ziyafet çekerdi.
Babür Kaptan
Mesela bir Kolçak ailesi vardı, bizlerden daha biz, adayla ilgili nerde bir eksiklik varsa ordaydılar. Kültür elçileriydi, 50 yıllık, belki daha eski mazileri vardı.
Ergin abimiz vardı. Tüm gençlerin Sarıyerli, bitirim abisi (Mertcan ve Mehmetcan Uluevli’nin babaları). Mesela ben daha Ergin abinin kayınpederinin restoran işlettiği yıllarda tanımıştım. Dışarıdan gelip de oranın ahalisinden 10-15 kişiyi masasında toplayabiliyorsa o insan güzel insandır, gençlerle de, yaşlılarla da bir olurdu.
Ergin Uluevli
Faruk abimiz, Hayri abimiz, Kazım hoca, Nefise teyze, Hayriye teyze ve ismini hatırlayamadığım diğer insanlar; hepsine gani gani Allah’tan rahmet diliyorum.
Hâlâ adayı, özellikle bağcılığı ayakta tutmak için mücadele veren ve hayatta olan Necati İnceoğlu hocama sağlıklı ve uzun ömürler diliyorum. Unuttuğum ve hayatta olan tüm eski adalı dostlarımızın affına sığınıyorum.
Necati İnceoğlu
Saydığım ve anlattığım isimlerin hepsi benim tanımaktan zevk aldığım, bire bir yaşadığım, İstanbul’dan gelip de Yeşilçam filmlerindeki o siyah beyaz filmlerin karelerindeki Belgin Doruk’lar, Muzaffer Tema’lar, Ayhan Işık, Ekrem Bora ve Hulusi Kentmen gibi insanlardı. Bizden birileriydi, öyleki hepsinin çoçukları, torunları ve ailesi adalı oldular. Burada doğdular. Bizlerle büyüdüler, çoçukları oldu, onlar da burada büyüdüler. Onların çoçukları da burada büyüyecekler belki de. O yıllarda gelenler hepsi İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa’nın gerçek hanımefendileri, beyefendileriydi. Adayı da o yüzden benimsediler, sevdiler, yerleştiler.
Nefise Bige
Mesela dedik ya, siz bakmayın turizmle beraber gelen erozyona. Paranın sanal entellüektellerine, egoları şişmiş çakma rant zenginlerine. İnanın o güzel insanlardan o kadar çok var ki adada ve hepsi de gerçek adalı. Babalarımızın, dedelerimizin tüm adalı eski büyüklerimizin kadirşinas dotları olan o eski insanlara selam olsun. Ne mutlu ki çoğunu tanımışım.