Dönülmez akşamın ufkunda mıyız?


Muharrem Yıldız
muharrem_y@yahoo.com
 
 


“Vahşi turizm mi?” dediniz. Merak etmeyin geldi, hemen kapımızın önünde. İçeri girmek üzere. Öyle kapıyı zorladığı falan da yok. Aramızda, ona kapıyı açanlar var. Üstelik hiç de az değiller. Planlar kurulmuş, hazırlıklar yapılmış, ada içinden destekçiler bulunmuş, karşılıklı viskiler içilmiş…

-Zincir marketlerle,

-İğdelik ve Katranbolluk sırtlarında kurulacak tatil siteleriyle,

-Tuzburnu, Ayana planlarıyla,

-Bağevlerinin şekil değiştirmesiyle,

-‘Biiç’lerle, barlarla ve “lay lay lom, eller havaya” sloganlarıyla geliyor, gelmekte hatta gelmiş durumda.

 

Vahşi turizm geliyor. Gelirken de güzel laflarla kendini güya gizliyor. Adalıya hoş görünmeye çalışıyor. Bazen de son derece pervasız, kendini gizleme gereği bile duymadan, dişini de gösterebiliyor.

-  “İhtiyaç” deniyor.

-  “Yeni trendler” deniyor.

-“ İşimi yukardan bağladım, siz kim oluyorsunuz!” deniyor.

- “Kızdırmayın beni, satarım buraları, gelenlerle uğraşırsınız!” deniyor.

- “Adaya gelen turistler bunu istiyor” deniyor.

- “Ucuz alışveriş” deniyor.

- “Çocuklarınız iş bulacak” deniyor.

- “Malınız, mülkünüz değer kazanacak” deniyor. Biz adalılar da inanıyoruz. Bazılarımızın da işine geliyor, inanıyormuş gibi yapıyoruz.

Vahşi, utanmaz, cüretkâr kapitalizmin taktiği, girmeye çalıştığı her yerde aynıdır. Gördüğüm kadarıyla, bu taktik hep tutar. Bazen, “Ne yapalım canım, elimizden ne gelir?” diye bir savunma yapılır. Bazen de, “Adamız gelişecek, bilmem ne kadarlık yatırım yapılacak, paranın birazı… Bizi de bulur… Elbet” diye eller ovuşturulur.

Toplu yazlık siteleriyle, zincir marketlerle, niteliksiz barlarla, ‘biiç’lerle gelen turizm, geldiği “toplumu dejenere eder”. Bu tarz turizm, kendine özgü davranış biçimleri, kendine uygun insan profili demektir. Şimdiden emin olabiliriz; vahşi turizmin ihtiyacı olan insan profili adaya ve adalıya hiç de uygun olmayacaktır. Hele hele bu durum yüzlerce milyonluk rakamları da telaffuz etmeye başladıysa, kuracağı yeni Bozcaada’nın nasıl bir yere dönüştürülmeye çalışıldığını tahmin edebiliriz. Yıllardır adanın basın kuruluşlarında birçok yazımda da yazdım. Mafyavari insanlar, şiddet, uyuşturucu, fuhuş bu durumun doğal sonucu olacaktır. Bunun örneklerini acı tecrübelerle geçtiğimiz yıllarda yaşadık.

Sevgili adalılar, dostlarım, kardeşlerim, komşularım; bizim var olmak için bu vicdansızlara ve onların projelerine ihtiyacımız yok.

-Bizim bağcılık, şarapçılık gibi binlerce yıllık geleneksel, alt yapısı da hazır hazinelerimiz var. Bunları geliştirelim.

-Truva efsanesi gibi dünyada en çok bilinen öykü buraları anlatır. Bunu değerlendirelim.

-Ada keçisi gibi özel bir hayvanımız var. Onu yetiştirelim.

-Denizimizin temizliği ve sahillerimiz, dillere destan; buradan yürüyelim.

-Şehir içi ve dışı mimarimizin çok özel olduğunu konunun uzmanları söylüyor. Kıymetini bilelim.

-Büyük bir balıkçılık potansiyeli var. Onu canlandıralım.

Bozcaada için, bugüne kadar birçok olumsuz örnek yaşanmış olmasına rağmen, adamızın hâlâ geri dönülemeyecek bir noktada olmadığı görülüyor. Bozcaada kendine has sosyal, kültürel, ekonomik, ekolojik, mimari, tarımsal varlıklarını ve hazinelerini koruyarak gelişecektir. Adanın geleceği bu şekilde kurulursa, Türkiye ve dünyanın imrendiği ve özendiği bir memleketi torunlarımıza bırakabiliriz.

Aksi taktirde, “Dönülmez akşamın ufkundayız.”

 

 

 

 



Tarih: 27.12.2020 21:39